"Filistin Sempozyumu"nun ilk panelinde "akademik özgürlük" tartışıldı

profile
  • clock 23 Şubat 2024, 7:23:24 ös
  • Balantı Banoya Kopyalandı
Slide 01
aa

İbn Haldun Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Irfan Ahmad moderatörlüğünde yapılan panele, Gazze İslam Üniversitesinden Kamalain Shaath, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesinden David Miller ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi'nden Prof. Dr. Berdal Aral konuşmacı olarak katıldı.

Sempozyumun açılış konuşmasını Norveçli Prof. Dr. Mads Gilbert yaptı.

Gilbert, burada yaptığı konuşmada, Gazze'nin herkesi etkileyen bir mücadele olduğunu vurgulayarak, "Eğer İsrail cezasız kalmaya devam edecekse ve bu Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenen İsrail'in herhangi bir sonucu olmaksızın öldürmek istedikleri kadar kişiyi öldürmelerine izin verilecekse sırada kim olacak ve çocuklarımız ve torunlarımız için dünya neye benzeyecek?" dedi.

Filistin halkının acı çektiğini, ölüm, yaralanma, açlık ve susuzlukla mücadele ettiğini kaydeden Gilbert, "Hepsinden önemlisi Filistin halkı sömürgeciliğe, işgale ve apartheide karşı direnişlerinde dimdik ayakta duruyor." diye konuştu.

Gilbert, Gazze'de yaşananların İsrail tarafından yapılan ve ABD'nin desteklediği yüzde 100 beşeri bir felaket olduğuna dikkati çekerek, "Bunun askeri bir anlamı yoktur, bu ortadan kaldırma politikasıdır. Bu, toprak çalmanın ve toprağın sahibi olan insanları öldürmenin sömürgeci siyasetidir." ifadesini kullandı.

Filistinli sağlık çalışanlarının şu anda bu dünyanın ahlaki pusulaları olduğunu belirten Gilbert, onların gerçek kahramanlar olduğunu söyledi.

Gilbert, Gazze'de derhal ateşkes sağlanması gerektiğini vurgulayarak, bölgeye gıda, su, sağlık ekibi ve tıbbi malzeme girişine de izin verilmesi gerektiğine işaret etti.

Yardımların Gazze'ye girişinin uluslararası toplum tarafından kontrol edilmesi gerektiğini dile getiren Gilbert, Gazze'nin yeniden inşasının da önemine değindi.

Gilbert, sorumluluğun Filistinlilerde olması gerektiğinin de altını çizerek, Gazze'nin çok güzel bir yer olduğunu ve orada uzun yıllar çalıştığını anlattı.

Dört ay boyunca Gazze'de her gün ortalama 10 çocuğun uzuvlarının kesildiğini aktaran Gilbert, gerekli ameliyatlar için Gazze'de rehabilitasyon hizmetine de ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Gilbert, Gazze’deki çocukların yüzde 90’ının ishal, kusma gibi bulaşıcı hastalıklara yakalandığını, hastalıklar nedeniyle su ihtiyacı daha da artan çocukların temiz su kaynaklarına erişiminin olmadığını vurguladı.

Gilbert, şunları kaydetti:

“Bu dünyanın nesi var böyle? İsrail'in dört ay boyunca insanları aç bırakarak, öldürerek, sakat bırakarak ve dondurarak ölümle korkutmasına izin vermek. Orta Çağ'a geri mi döndük? Ormana mı döndük? Her birimiz tavır almak zorundayız çünkü dediğim gibi bu sadece Filistinlilerin davası değil. Şehitleri asla unutmayacağız. Baskıya, ırkçılığa ve sömürgeciliğe asla boyun eğmeyeceğiz. Filistin halkının yanında dimdik duracağız çünkü belki 15 yıl sonra ya da 20 yıl sonra dünyanın Filistinlilere şu anda gösterebileceği dayanışmaya ihtiyacımız olacak. Taleplerimiz basit. Gazze'yi yeniden inşa edeceğiz ama önce ateşkes talep ediyoruz, kuşatmayı kaldırın, Filistinlilerin sağlık hizmetlerini açın, sınırları açın, çocukları koruyun ve Filistin'in işgalini durdurun!”

"Ve şimdi ateşkes çağrısı yapıyoruz, soykırımı durdurun, Filistin'i özgürleştirin"

Gazze İslam Üniversitesinden Shaath, akademik özgürlüğün entelektüel ve fiziksel olmak üzere iki farklı yönü olduğunu dile getirdi.

Entelektüel anlamda akademik özgürlüğün doğru araştırmanın özgürce yayımlanması olmadığına işaret eden Shaath, önemli olanın konuları tartışma özgürlüğünün bulunması olduğunu vurguladı.

Shaath, insanların fikirlerini kamuya açık bir şekilde ifade etmeleri nedeniyle cezalandırma korkusu olmadan hareket edebilmeleri gerektiğine dikkati çekti.

Fiziksel olarak da akademisyen ve öğrencilerin hareket alanlarının kısıtlanmasına, kısıtlı kaynaklara ve personel güvenliğine yönelik tehditlere işaret eden Shaath, "Aslında İsrail ile Filistin bağlamında, aslında belki de entelektüelden ziyade fiziksel tarafa daha fazla vurgu yapıyoruz. Dolayısıyla öğrenciler için yüksek öğretim kurumlarına erişimimiz yok ve akademisyenler için uluslararası konferanslara katılma imkanımız yok. Küresel akademik topluluklarla ilişki kurmanın ve değerli işbirlikleri oluşturmanın bir yolu yok." ifadelerini kullandı.

Shaath, bu sempozyumun da İsrail kurumlarının ve üniversitelerde Filistinlilere karşı İsrail'i destekleyen akademisyenlerin boykotu için önemine değinerek, "Ve şimdi ateşkes çağrısı yapıyoruz, soykırımı durdurun, Filistin'i özgürleştirin." şeklinde konuştu.

"Biz entelektüeller ve akademisyenler olarak hegemonyanın bir parçası olmamalıyız"

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesinden Miller, akademik özgürlüğün gerekliliğine değinerek, "Siyonistler akademik özgürlüğe karşıdırlar çünkü Filistin'in varlığının ifade edilmesine ve hatta buna dair herhangi bir işarete ya da Siyonist projeye yönelik herhangi bir eleştiriye karşıdırlar." dedi.

İsrail'in Gazze'ye saldırılarında üniversitelerin de hedef alındığını anımsatan Miller, "Gazze İslam Üniversitesi, geçen yıl 10 ve 11 Ekim tarihlerinde, oldukça Siyonist bir şekilde bombalandı ve daha sonra Aralık ayına kadar devam eden bir dizi saldırı ile tamamen yok edildi." şeklinde konuşarak, "Bunlar kaza değil, Bunlar, duyduğumuz gibi akademisyenlerin hedef alınarak öldürülmesidir, tıpkı kurtarma görevlilerinin, doktorların, öğretmenlerin hedef alınarak öldürülmesi gibi." diye konuştu.

İstanbul Medeniyet Üniversitesinden Aral da asıl sorunun İsrail'in Gazze'ye yönelik yaptığı saldırlar olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Çok fazla suç işlediniz, bölgeyi işgal ettiniz, suçlusunuz. Biz entelektüeller ve akademisyenler olarak hegemonyanın bir parçası olmamalıyız. Özgür düşünürler olmalıyız, adaletle hareket etmeliyiz ve baskı ve işgal mağdurlarına verdiğimiz destekle hareket etmeliyiz."

"Filistin Sempozyumu"nda "Apartheid ve Siyonist İşgale Eleştirel Yaklaşımlar" paneli düzenlendi

TRT World Araştırma Merkezi'nde Tarek Cherkaoui'nin moderatörlüğünü yaptığı oturumda Filistin'in İngiltere'deki Misyonunun Başkanı Büyükelçi Hüsam Zomlot, yazar ve insan hakları aktivisti Miko Peled ve İsrail Konut Yıkımları Karşıtı Kurul Direktörü Jeff Halper konuşmacı olarak yer aldı.

"Tanık olduğumuz şey küresel dünya için bir dönüm noktasıdır"

Panele çevrim içi olarak katılan Filistin'in İngiltere'deki Misyonunun Başkanı Büyükelçi Zomlot, "Filistin'deki vaziyet korkunç, her anlamda korkunç. Halkımıza yönelik bir soykırımla karşı karşıyayız. Benden öncelikli olarak meselenin uluslararası boyutu hakkında konuşmam istendi. Sembolik olarak ne kadar önemli olurlarsa olsunlar, yapısal olarak anlamlı ve doğrudan bir müdahalede bulunmaktan aciz bir dünya ve küresel kurumlar gerçeğiyle karşı karşıyayız. Filistin, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyanın başarısızlıklarına ve eksikliklerine ışık tutmaktadır. Benim inancım odur ki tanık olduğumuz şey küresel dünya için bir dönüm noktasıdır." ifadelerini kullandı.

Filistin'de yaşananların küresel sistemin ahlaki temellerinin sınanması olduğunu söyleyen Zomlot, bu sınamanın başarısız bir şekilde devam etmesi durumunda kimsenin uluslararası araçlara inanmadığı bir dünyada, daha derin bölünmelere tanık olunacağını işaret etti.

Zomlot, İsrail'in 76 yıl önce yaptığının aynısını yaparak Gazze'yi boşaltma planı çerçevesinde hareket ettiğini, bunun için on binlerce insanı öldürdüğünü, 1,7 milyon insanı yerinden ettiğini, Gazze Şeridi'nin alt yapısını tamamıyla tahrip ettiğini, açlığın ve bulaşıcı hastalıkların her geçen gün daha fazla yayıldığını anlattı.

Uluslararası hukuktaki tüm savaş suçlarının işlendiğinin ve tüm dünyanın telefonlarından, ekranlarından, bilgisayarlarından canlı olarak izlediğinin, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) kararına rağmen devam eden bir soykırım olduğunun altını çizen Zomlot, ABD'nin istese bunu anında durdurabileceğini, diğerlerinin ise ABD öne geçmeden bunu yapmaya cesaret edemediği bir uluslararası sistemin hakim olduğunu dile getirdi.

Zomlot, şu ifadeleri kullandı:

"Uluslararası sistem çalışmıyor, işe yaramıyor. Artık uluslararası bir sistemden söz edemiyoruz. Bu sadece dünyanın en güçlü ülkeleri ve onların emirleri çerçevesinde kullanılabilen ve istismar edilebilen bir yapıdır. Bu nedenle sadece ülkeler tarafından değil, özel çıkar grupları tarafından da suiistimal edilmeye açıktır. ABD gibi ülkelerin içinde de çok özel çıkar grupları var. Eğer bu özel çıkar grupları, bir avuç güçlü insan, ülkedeki güç mekanizmalarını ele geçirebiliyorsa uluslararası bir sistemimiz yok demektir. Eğer durum buysa ne anlamı var? Uluslararası kuralların anlamı nedir?"

Aslında Filistin meselesinin hiç de karışık olmadığını ve üzerine konsensüsün oluştuğu bir konu olduğunu belirten Zomlot, herkesin bağımsız bir Filistin devletine ihtiyaç olduğunun farkında olduğunu ama çözüm üretilemediğine dikkati çekti.

"Kınamaları kınanması gereken yerlere saklayın"

Yazar ve insan hakları aktivisti Miko Peled, ayrımcılığa, diktatörlüğe ve işgale karşı savaşanların kahramanlıklarını duyarak büyüdüğünü, fakat söz konusu Filistinliler olana kadar hiçbir zaman direnişçilerin kınandığını görmediğini kaydetti.

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'deki saldırısının ardından Filistinlileri kınayanlara seslenen Peled, "Kınama ihtiyacına saplanıp kalmak yerine, insanları öncelikle başlarını öne eğmeye davet ediyorum. Filistin halkının ilk kez değil, belki de çok uzun zamandır görmediğimiz kadar büyük bir cesaret ve fedakarlık göstermesi karşısında başlarını öne eğmeye davet ediyorum. Kınamaları kınanması gereken yerlere saklayın, 75 yıldır devam eden bir soykırımı kınayın, 75 yıldır devam eden bir apartheid rejimi kınayın, bir etnik temizlik kampanyasını kınayın." diye konuştu.

Peled, "Kınama şiddetin kaynağına, ırkçılığın kaynağına yönelmelidir. Bu da İsrail devleti, siyonist hareket, siyonistler ve dünyanın dört bir yanındaki İsrail destekçileridir." şeklinde konuştu.

Öldürdükleri Filistinlilerin, işledikleri insan hakları ihlallerinin, sebep oldukları yıkımın listesinin İsrailliler tarafından bir başarı listesi olarak görüldüğünü aktaran Peled, sebep oldukları durumdan sadece İsrailli devlet yetkililerinin ve askerlerin değil, İsrail halkının da memnuniyet duyduğuna işaret etti.

Peled, "Dünyanın en fakir ve en mazlum bölgelerinden birinden gelen küçük bir grup adanmış savaşçı, İsrail devletinde işlevsizlik ve kaos oluşturmayı başardı." ifadelerini kullandı.

İsrail'in bu sebeple savunmasız insanları hedef aldığını belirten Peled, bunu "meşru müdafaa" ile açıklamaya çalışmanın tamamen "saçmalık" olduğunu vurguladı.

Peled, Filistin'de barış için tek seçeneğin "nehirden denize özgür Filistin" devletinin kurulmasından geçtiğini kaydetti.

"Bütün çatışma Filistinlileri yok etme durumuna kilitleniyor"

İsrail Konut Yıkımları Karşıtı Kurul Direktörü Halper, "Soykırımla yüzleştiğimizde hepimiz içimizde bir şeyler hissediyoruz ama aynı zamanda bu konferans, en başta da vurgulandığı gibi, gelecekle ilgili. Başka bir deyişle, olanları görmezden gelemeyiz, yanından geçip gidemeyiz ama aynı zamanda gözlerimizi gelecekten de ayırmamalıyız." ifadelerini kullandı.

Filistin meselesinin nihai olarak siyasi çözüme kavuşturulması gereken bir mesele olduğuna vurgu yapan Halper, İsrail Konut Yıkımları Karşıtı Kurul olarak sorunun çözümüne ilişkin bir siyasi program oluşturmaya çalıştıklarını söyledi.

Halper, Filistin'in özgür Filistin devleti kurulduğunda da 1948'deki ya da 1918'deki haline geri dönmeyeceğini, neticede miras olarak kalacak bir yerleşimci-sömürgeci gerçekliği olduğunu ve eğer tek bir Filistin devleti kurulsa dahi yüzde 40'ını İsrailli Yahudilerin oluşturacağını aktardı.

Yerleşimci sömürgeciliğin önemli bir kavram olduğunu ifade eden Halper, "Bu bir sömürge sistemidir. Siyonist hareketin niyeti, geri dönmek ve miraslarını almak. Bunun için kaç mülteci geri gelebilir; diğerlerinin özgürlüğüne ve kültürel yaşamlarına ne tür sınırlamalar getirebilirler? Başka bir deyişle, bütün çatışma Filistinlileri yok etme durumuna kilitleniyor." dedi.

Kaynaklar

aa

Haberle ilgili daha fazlası:
Yorumlar (0)